Senin Kaç Rengin Var ?
Senin Kaç Rengin Var ?
Pastel boyalarla, renkli kalemlerle önce dağın arkasına güneşi, sonra evin üstüne bacayı, annesinin yanına babasını tam ortaya da kendini koydu bir çocuk. Bir başka çocuk annesinin yanına kendinden başkasını çizmemişken, bir diğeri babasını oldukça heybetli ve öfkeli çizdi. El ele tutuşan mutlu aile resimleri, hiçbir resimde tutuşmayan eller… Kiminin renkleri kağıttan taştı gitti, kimi ise bomboş bir sayfadan halliceydi. Kiminin çizgileri beş sayfa öteye iz bıraktı kiminin ise çizgileri biraz ürkekti.
Zaman geçti. Çoğu resim yalnız anılarda varolabildi. Pastel boyalar, renkli kalemler çoktan tükendi. Ve o çocuk(lar) büyüdüler. Artık her çizgileri, her dokunuşları hayata; kendinin, senin, benim, onun hayatına… Renkleri de artık çok daha fazla : Kırılganlık, saldırganlık, bencillik, sadakatlilik, geçimlilik, uyumsuzluk vs. daha niceleri… “Kişilik özellikleri, fıtrat,mizaç, huy.” Anne karnında birkaç renk edindi çocuk. Derken doğum anı, ilk adımlarını atarken kaygılı ebeveynleri, okulda öğretmenin sevecen ve destekleyici tavırları, ergenliğini bağımlı arkadaş çevresiyle geçirmesi, yakın çevresinden birinin vefatı, hayal ettiği üniversiteyi kazanması, hepsi ona bir renk verdi.
Hayatımızdaki insanların, bazılarını açıkça ortaya koyduğu bazılarını gizli tuttuğu bazılarından ise hiç haberdar olmadığı birçok rengi var. Elbette bizim de. Örneğin bir ”A “olayı oluyor birçok renkte tepki veriliyor. Bizimle aynı renkte olmaması bir insana ceza kesmemiz için yeterli bir sebep değil. Belki de, öyle bir renge hiç sahip olmadı ya da o rengi tanımıyor bile o rengin varlığından, o rengi taşıdığından haberdar değil. Bu durumlarda empati rengimizle boyamalıyız davranışlarımızı, sözcüklerimizi, ses tonumuzu. Sabır renkleri ile gölgelendirmeli, anlayış renkleri ile de son dokunuşları yapmalıyız. -tabii bu renkleri taşıdığımızdan haberdarsak- Farklı renklere, yani bizden farklı düşünen kişilere, farklı olan durumlara olan tahammülsüzlüğümüzü fark 3edersek; içimizin karanlık yerindeki o minik narsiste tüm renklerin ondan ibaret olmadığını, farklı renklerin birleşimi ile de güzel bir renk oluşturabileceğini hatırlatmalıyız. Öyleki, gökkuşağını güzel yapan içinde birçok rengi barındırmasıdır; orkestrayı güzel yapan sadece keman sesi değil birçok enstrümanın sesinin birleşmesidir. Ya da 3 ana renk( kırmızı, mavi, sarı ) ve bunların karışımından oluşan ara renkler vardır. Bu renkleri karıştırıp turuncu, mor, yeşil elde edebiliyorken, bir renk ile hangi renk karışırsa karışsın hep aynı rengin oluşmasını beklemek, sizce de bencillik olmaz mı ?
O büyüyen çocuklardan biri benim, diğeri senin arkadaşın, bir diğeri baban.. Hem kendi benliklerini boyuyor; hem de diğerlerine bir renk veriyorlar. Kimileri daha ürkek sözcüklerle konuşuyor, kimilerinin ise davranışları beş insanı birden etkiliyor. Kimi ailesi ile el ele tutuşmuş yürüyor, kimi ise tutacak bir el bulamıyor. Kimi öfkeli çizdiği babasına dönüşüyor ve çocuğu da aynı resmi çiziyor. Kimi renkleri karıştırıyor ve çocuğuna güzel resimler armağan ediyor. Kimi dağın ardında bıraktı güneşi, kimi bir baca deliğinden gökyüzüne bakıyor.
O büyüyen minik ellerden bazıları artık aramızda değiller. Ve dünyaya veda ederken, o büyük çocuklar kullandıkları renklerden yaşam adında bir tablo bırakıp gittiler. Ve sen, büyük çocuk; tüm renklerin anlamsız kalacağı o gün gelmeden, içindeki onca güzel renkten birkaçını daha benliğine katmayı ve renklerinden bazılarını başka renklerle karıştırıp güzel bir renk ortaya çıkarmayı istemez misin sahiden ?
Her bireyin farkına varmadığı ya da değiştirilebilir renkleri vardır. Yeter ki, o rengi görmek ve ortaya çıkarmak isteyelim.