MARSHMALLOW DENEYİ İLE GELECEK TAHMİNİ
MARSMALLOW
DENEYİ İLE GELECEK TAHMİNİ
1960’lı
yıllarda yapılmış olan Stanford Marshmallow Deneyi, bize çocukluk çağında hazzı
erteleyebilme davranışı ile “akademik başarı, sınav puanları, obez olma riski
ve stresle başa çıkma becerileri” arasında büyük bir ilişki olduğunu gösterdi.
Deney
birkaç aşamadan oluşmaktadır. İlk aşamada anaokuluna giden 4 yaş civarı
öğrencilerden random öğrenci seçimi yapıldı. Deney şu şekilde aşamalandırıldı.
*Çocuklara istedikleri
bir yiyeceği seçmeleri söylendi. Bu yiyecek marshmallow gibi çocukların
dikkatini çeken ve sevdikleri şeker gibi yiyeceklerden oluşuyordu. Çocuklar
seçtikleri yiyeceklerle bir odaya alındı.
*Ardından araştırmacı,
bir süreliğine odadan ayrılması gerektiğini ancak odada bulunmadığı süre
içerisinde çocuk atıştırmalığı yemezse ikinci bir atıştırmalıkla
ödüllendireceğini belirtip odadan ayrıldı.
Deney
bu süreçten sonra çocukların hazzı erteleme davranışlarını gözlemleme ile
ilerledi. Araştırmacı odadan çıktıktan sonra yiyecekleri yemeyi deneyen,
araştırmacının gelmesini bir süre bekleyip sonra yiyen ya da araştırmacının
vereceği ikinci ödülü alabilmek için araştırmacı dönmeden yiyeceklere
dokunmayan çocuklardan elde edilen veriler kaydedildi.
Çocukların
erken yaşta göstermiş oldukları hazzı erteleyebilme performans ile gelecek
hakkında yordamalar yapıldı. Hazzı erteleyebilme performansı yüksek olan
çocuklarda;
*İlerleyen yaşlarda
akademik başarılarının daha iyi olduğu
*Stresle başa çıkma
becerilerinde daha başarılı oldukları
*SAT sınavlarında daha
başarılı oldukları
*Aşırı kilo (obez) olma
ihtimallerinin daha düşük olduğu verilerine ulaşıldı.
Deneyin daha sonraki yıllarda diğer araştırmacılar
tarafından sürdürülmesi ile elde edilen diğer verilerden bazıları da şu şekilde
olmuştur.
*Öz kontrol ve hazzı
erteleme davranışının başarıya ulaşabilmesi için, bireyin elde edeceği ödüle
inanmış olması gerekir.
*Bu öz kontrol sürecinde
birey, elde edeceği ödülü ne kadar çok düşünürse o kadar başarısız olmaktadır.
Yani bekleme sürecinde kişi gelecek ödüle odaklanmak yerine dikkatini başka
yönlere kaydırınca otokontrol mekanizması daha geç kırılmaktadır.
Deney ışığında fark ediyoruz ki alacağı hazzı
erteleyebilenler, bunu hayatının diğer alanlarına taşıma eğilimi
gösterebilmektedir. Daha yüksek notlar alabilmek için haz alabileceği bazı
davranışlarından fedakârlık yapabilen birey uzun vadede daha büyük kazançlar elde
edebilmektedir. Bir diğer konu ise yapacağı işlerde sebat gösterme olarak
ortaya çıkmaktadır, örneğin; çocukluk çağında bu beceriyi kazanmış bireyler
ilerleyen yaşlarda besin diyetlerinde daha başarılı olmaktadır. Çünkü duygu
kontrollerini zorlanmadan yapabilmektedir.
Ancak 21.yy’da öz denetim
davranışlarımızın geçmişte olduğu gibi şekillenmediğini görüyoruz. Bunun birçok
sebebi bulunmaktadır.
*Ailelerin çocuklarının
her isteklerine anında ulaşabileceği fırsatlar sunması
*Kontrolsüz teknoloji
kullanımına müsaade edilmesi
*Teknolojinin getirdiği
hızlı akış görselleri ve videoları
*Ailelerin, çocukların
stresle başa çıkma becerilerinin gelişmesini desteklemek yerine stres
unsurlarının tamamını ortadan kaldırması eğilimi
gibi yaşam deneyimleri öz
denetimi olumsuz etkilemektedir. Bu durum sabırsız nesiller ve psikolojik
sağlamlığı düşük bireyler ortaya çıkarmaktadır. Bu bireyler hayatlarına dair
aldıkları kararlarda sebat gösterememekte daha olumlu yaşam deneyimleri için
hayatlarındaki bazı zevklerden uzak duramamaktadırlar. Stres durumları
karşısında daha kırılgan ve pes etmeye yatkın olmaktadırlar. Uzun süreç
gerektiren sınava hazırlık süreçlerinde daha erken yılgınlık gösteren yapıya
bürünmektedirler.
Deney bize gösteriyor ki
hayatta daha emin adımlarla ilerleyebilen nesiller yetiştirmek istiyorsak, öz
denetimi güçlü bireyler yetiştirmeye odaklanmalıyız.