İş çıkışı giderken arkadan duyduğun o ayak sesi, yavaş yavaş yaklaşıyor
ve nefesinin hızı gibi gittikçe sıklaşıyor. Apartmanın kapısına geliyorsun
elinde anahtarlar, titreyerek açacakken elinden düşüyor ve ayak sesi tam
arkanda, nefes nefese anahtarı alıp kapıyı açıyorsun… Arkadan sertçe kapattığın
kapıdan koşar adım evine giriyorsun… Perde aralığından aşağıya bakarken seni
haklı çıkaracak derecede ilginç duran gölgeler ve siyah arabalar… Ve içinde
tedirgin bir çığlık… PARANOYA… Ya
abartıyorsan, ya kimse yoksa orada, ensende hissettiğin soğuk nefes ya esen
rüzgarın oyunuysa…. Yok yok vardı orda birisi ve sen bu korkunu uydurmuş
değilsin. Sen haklısın, biri vardı ve biraz daha geç kalsan seni öldürmek için
hamle yapabilirdi. Doğru ya bu ev de güvenli olmayabilir çünkü sana zarar verme
potansiyeli olan insanlar bu apartmanda. Hemen kapıyı kilitlemeli, pencereleri
kontrol etmelisin; ancak bu şekilde güvende olabilirsin. Seni öldürmek isteyen
kişi her gün seni işyerine kadar takip ediyor, sen oradan çıkana kadar seni
bekliyor, arkandan aheste aheste gelen arabada senin acizliğine gülüyor belki
de. O uygun zamanı bekleyen avcı gibi, sen de av… Yukarıda bahsettiğim duyguları yaşayan kişiler paranoid kişilik bozukluğu
pençesinde hayat mücadelesi veren insanların hayatlarında attıkları “sessiz
çığlığın hikayesi”… Bu durumu yaşayan insanların genel özellikleri bazı
başlıklar altında sınıflandırılabilir: 1) Başkalarına
bakışları: Diğer insanları genelde manipülatif, sahtekar ve arkadan gizli
işler çevirdiklerine inanırlar. İnsanları kendi zihinlerine göre değerlendirir,
bir çok iyi davranışın altında art niyet olduğuna inanırlar. 2)Hayat şemaları:
“İnsanların nihai amacı beni incitmek olduğundan onlarla sıkı ilişkiler içinde
olmak yersizdir.” “Bana yönelik hatalar kasıtlı yapılmıştır ve karşılığını
vermeliyim” şeklinde gelişir. 3)Hayat
stratejileri: “Her zaman tetikte ol, kimseye güvenme, insalara fazla yakın
olursan senin zayıflıklarını keşfederler bu da sana zarar vermeleri için onlara
şans tanır” şeklindedir. 4)Davranış
şekilleri: Hiperaktif ve her zaman dikkat seviyesi en üst düzeydedir. Kuşku
duyma, insanları sürekli yüzleştirme şeklindedir. Bu davranışları sebebiyle
Kendini Gerçekleştiren Kehanet yaşarlar. 5)Duyguları: Olası bir sömürülmeye karşı
kızgınlık, algılanan bazı tehlikeler karşısında sürekli anksiyete. Terapiye
girişleri genellikle bu anksiyete yüzündendir.
Paranoid Kişilik Bozukluğu'nun Belirtileri
1)Başarısızlıktan
ve aşağılanmaktan aşırı derecede korkma 2)Karşılaştığı
kötü davranışları asla affetmemek, kin tutmak 3)Kuşkuculuk,
kıskançlık, çekememezlik 4)Sorumluluktan
ve suçu üstlenmekten kaçınmak 5)En
sıradan davranışların bile kötü amaçlı olduğunu düşünmek 6)İnsanların
sadık olmadığına dair sürekli şüphe duymak, kimseye güvenmemek 7)Kendini
korumak için aşırı ve saldırgan bir tarz ile hareket etmek. 8)Başkalarını
suçlamak 9)Sabit
fikirli, inatçı ve katı bir yapı 10)Kızmaya,
öfkelenmeye ve agresifleşmeye hazır olma 11)Otoriteye karşı
başkaldırma 12)Ukalalık, kendine
aşırı güven, herkesten üstün olduğuna inanmak 13)Yalan söylemeye
ve gerçekleri farklı göstermeye eğilim[2] 14)Başkaları
tarafından sömürüldüğünü, aldatıldığını ya da zarara uğratıldığını düşünme ve
sürekli bundan yakınma. 15)Eşine dostuna
yersiz güvensizlik gösterme. 16)Başkalarına bir
türlü güvenememe ve söylediklerinin aleyhine kullanılacağından kuşkulanma
nedeniyle ketum davranma, kimseyle sırrını paylaşamama. 17)Alınganlık yapma.
Sıradan söz ve davranışlardan alınma. Kendisine bir şeyler ima edildiğini
düşünme. 18)Reddedilmeye,
dışlanmaya, aşağılanmaya karşı aşırı duyarlılık, küskünlük, güceniklik gösterme.
Aşırı kırılganlık ve kin gütme. Başkalarının kendisine önem vermediğini düşünme
eğilimi. 19)Eşine (sevgilisi
ya da flörtüne) güvensizlik, Yersiz ve aşırı kıskançlık. 20)Tartışmacı,
kavgacı, inatçı tutum. 21)Çevresinde
ve dünyada olup bitenleri hep komplo yaklaşımı ile açıklama eğilimi. İnsanları
davranışlarının altında art niyet olduğuna inandıkları ve kendisine zarar
vereceklerine inandığı için yoğun düzeyde enerji harcar, işlerine konsantre
olamazlar. Karşılaştıkları kötü muameleyi affetmedikleri için kin tutabilirler.
İnatçı sabit fikirli olurlar. Her an için kızmaya ve gerilmeye hazır bir ruh
halleri vardır. Tedavi: Tüm bunlar kötü özellikler
gibi görünse de tedaviye muhtaç bir hasta gözüyle değerlendirildiğinde aslında
yardım eli uzatılması gerekir. Ancak işin en sıkıntılı yanı sır vermeyi pek
sevmezler ve bu yaşadıkları durum kendisini rahatsız etmediği sürece psikiyatristten
yardım almayı kabullenemezler. Tedavisi ilaç ve psikoterapi eşliğinde
ilerlemesi gerektiğinden yardım almaları için cesaretlendirilmeliler. Psikoterapi
ve ilaç işbirliğinde tedavi daha hızlı yol alabilmektedir. Son olarak
özetle: Bilimsel verilerin sınırı yoktur ve bilimsel veriler bazen insanlığın
soğuk yüzünü temsil eder. Paranoya durumunu açıklamak için yukarıda
değinilenlerin dışında yüzlerce veri elde edilip paylaşılabilir ancak ruh
sağlığı uzmanları bu verilerle değil, kişinin ruhundaki gizli kalmış köşelerle,
çocukluk yıllarındaki travmalarla, ergenlikteki dışlanmayla, gençlikteki
heyecanla çözüme varabilirler. İnsaların ruhlarının olduğunu ve herkesin
hastalıkları aynı duygu durumuyla yaşamadığı bilinmeli. En katı kuramcılar
arasında ismi geçen Carl Gustav Jung dahi kişinin ruhuna dokunmak gerektiğinden
bahseder. Hayata ve
insanlara bu gözle bakmak insanlık görevidir.