blog-image

MUTLULUK ÜZERİNE

İnsanı mutlu eden iki şey vardır. Çoğu insanın içinde bu ikisi de vardır ancak öncelikli olarak ilkini seçer, ikincisi en başta geri planda kalırken sonraları ön plana geçebilir. Bunlardan ilki bir amaç, arzu veya çabanın peşinde gitmektir. İnsan kendisine bir amaç edinir, bir şeyin/şeylerin olmasını çokça arzular veya çabalamaktan hoşlanır ve böylece mutlu olacağına inanır. Bazılarının gerçekleşmesi gerçekten de mutlu eder veya olacağını düşünmek bile bir haz verebilir ancak zamanla çoğu çabanın boşa gittiğini, amaçlarının birer birer yittiğini ve arzularının onu ulu orta yerde tek başına bıraktığını görünce ikincisine geçer. O da çevresindeki insanları mutlu etmektir. Burada iki seçenek vuku bulur: Ya çevresi uğruna kişi kendini feda eder ya da benlik bütünlüğünü koruyarak sadece onların mutluluğu için uğraşır. İlk seçenekte kişi kendisi olmaktan çıkar ve çevresinin kimliğine bürünür, onların maskeleriyle yaşar/yaşadığını zanneder. Bu durumun sonunda kişi ya uyanış yaşar ve benlik bütünlüğünü koruma yoluna geçer ya da onlara teslim olur ve derin ısdıraplar içerisinde debelenir durur. Peki, ikinci seçenekte benlik bütünlüğünü koruyan insana ne olur, o nasıl davranır? Bu kişi dışarıdan çok umutsuz birisi gibi algılanır çünkü ne bir amacı ne bir arzusu ne de çabası vardır. Buz gibi bir yüzü varmış gibi durur, duygusu okunmaz. Doğrudur, amacı yoktur, bir arzu peşinden koşmaz veya çabalayarak kendisini yormaz. Çünkü bunların yarattığı beklenti onu yaralamıştır ve haliyle yara almak yerine bu üçünden vazgeçmeyi seçer. Bunun yerine çevresindeki insanların yüzlerinde oluşturduğu tebessümlerle kalbindeki yaraları kapatmaya çalışır. Bir müddet bu yaralar kapanır ancak sızlamaya devam eder. Ukde dediğimiz olgu budur. Zaten yaşattıkları tebessümlere rağmen yüzlerine bunların yansımayışının sebebi de budur. Çok nadiren duygusal tepkide bulunmalarına rağmen içlerinde baharlar peşi sıra geliyor, güneş tüm buzları eritiyordur. Onlar aslında hayatta olmayı değil hayatla olmayı seçmiş oluyorlar. Yani nefes almayı yaşamaktan saymıyor, bunun yerine yaşamın içindeki ufak ama etkili hazlarla yaşamın kendisinden zevk almayı yaşamak sayıyorlar. Son olarak bir not ekleyelim. İnsanı mutlu eden iki şey olduğunu ve çoğunun ilkten ikinciye geçiş yaptığını söylemiştik. Küçük bir azınlık ise daima ikincisiyle başlar, ilkini geri planda tutar. Buradan da anlaşılıyor ki bu azınlık için mutluluk gelip geçici durumlara bağlanamayacak kadar değerlidir ve bu yüzden daimîdir. 

https://newspdr.com/

Furkan Sadık Öz

Merhaba, ben Furkan Sadık Öz. Bayburt Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümü 2019 yılı mezunuyum. Bayburt'ta bulunan anaokulunda ve ilkokulda almış olduğum zorunlu stajlarla kendime yeni bilgiler ve tecrübeler eklemekte ve şuan çalışmakta olduğum özel eğitim kurumunda edindiğim deneyimlerle de bunları arttırmaya çalışmaktayım. Özellikle yoğunlaştığım alan çocuklardır ve kendimi bu konuda geliştirmek için elimden geleni yapmaktayım. Bunun dışında hobilerim arasında yazı yazmak bulunduğundan ötürü birkaç çevrimiçi dergide yazı yazmaktayım. Bunun yanı sıra Kızıl Gelincik isimli kitabın yazarlarından birisiyim. Aynı zamanda yazmış olduğum iki kitabım da yakın tarihte basıma verilecektir. Her geçen gün kendime, çocuklara ve insanlara katkıda bulunmak için çabalamakta ve bu azmi sürdürmekteyim.

Binlerce Mutlu Öğrenciye Katılın!

Bültenimize abone olun ve en son haberleri ve güncellemeleri alın!