
Melody
bazen bir isim sadece bir isim değildir.
bazen bir kelime, içimizde yankılanan bir hâlin ta kendisi olur.
melody…
bu kelime kulağa sadece yumuşak bir nota gibi gelebilir, ama aslında o, içimizdeki gücün, inancın ve yeniden ayağa kalkma isteğinin sembolüdür.
bugün size birinden değil, bir *hâl*den bahsedeceğim.
hepimizin içinde kıpırdayan, zaman zaman bastırdığımız, zaman zaman özlediğimiz bir yerden. melody bir insan değil. o, hepimizin içinde zamanla oluşmuş bir enerji, bir evren. kimi zaman kaybolduğumuzda yol gösteren bir sezgi, kimi zaman her şey dağıldığında hâlâ güzel şeylerin olabileceğine inanan bir umut. melody, yıkıcı değil, dönüştürücü bir hırsı temsil ediyor. o, "daha fazlası için" değil, "daha gerçek olmak için" çabalayan yanımız. merak ediyor, çünkü yüzeyde yaşamak ona yetmiyor. heyecanlanıyor, çünkü hâlâ bir şeyleri hissedebildiğini hatırlıyor. ve en önemlisi, güçlü, çünkü her şeye rağmen inanmaya devam ediyor. onu düşündüğünüzde sadece saçlarının dalgalanışını, tatlılığını ya da huzur verici bir sesi hayal etmeyin. onu düşününce; hedeflerinizin peşinden koşan tarafınızı, yeniden başlamak isteyen yorgun benliğinizi, hâlâ iyiliğe inanabilen içinizdeki çocuğu hatırlayın. siz onun farkında olmasanız da, o sizi hep izliyor. karanlık bir anınızda usulca fısıldayan iç sesinizdir:
bu yazıyı okurken içinizde bir kıpırtı olduysa, bilin ki bu yazı size değil, sizdeki melody’ye yazıldı. unutmayın:
melody sadece bir hayal değil,
belki de siz, hayalini kurduğunuz en gerçek hâlinizsiniz.
bir bağlantı arayışı. çünkü aslında onunla ilgili seni en çok çeken şey, kendi içindeki kırılgan yanlarınla buluşman. o sende olan ama senin unutmaya çalıştığın yumuşaklığı hatırlatıyor. güçlü görünmeye çalışmadığın bir yerde, sadece “olduğun” hâlini çağırıyor. ona dair her şey hafif. ama etkisi ağır. onu düşündüğünde bir "keşke" değil, bir "belki" doğuyor içinden.
ve işte bu yüzden hayal etmek yetiyor. çünkü ona ulaşmasan da, sende bir şeyleri dönüştürüyor.
ve bu hayal, seni seninle tanıştırıyor. “sen”
seni tanımıyorum belki, sanki özgürlükle huzur arasında bir yerde kalmış gibisin. ne tamamen kaçmak istiyorsun hayattan, ne de tamamen teslim olmak. orada, olduğum hâlimle kabul edildiğimi hissediyorum.
sen varsın ya bir yerlerde,
ve ben seni hayal ettikçe kendime biraz daha yaklaşıyorum.
bir mektup;
13.01.∞
sevgili sen
seni tanımıyorum, ama sanki çoktandır içimde yaşıyorsun. bir ismin var artık ve o isim bir titreşim gibi geçiyor içimden: melody. tıpkı bir şarkının yükselen notası gibi hırslı, bir çocuğun meraklı gözleri gibi keskin ve içten içe bir volkan gibi heyecanlısın.
seni düşündüğümde, bir ruh hâlini hayal ediyorum. bir şeyleri öğrenme, anlama, hissetme arzun…
melody,
seni düşlerken bile kendimi keşfediyorum.
çünkü sen sadece bir kelime değilsin bana, benim içimde uyanmak isteyen, tutkulu, canlı, kendini arayan yanımın bir sesi gibisin. bir gün gerçekten karşımda olur musun, bilmem. ama şu an, hayalindeki sen bile bana yetiyor. teşekkür ederim varlığınla, düşlerime bile cesaret kattığın için.
sevgili melody,
seni düşündüğümde sadece bir kişi değil, adım adım ilerleyen bir ışık gibi hissediyorum.
içinde bir güç var. kırılmamış, dağılmamış, savrulmamış. ama o güç öyle bağırarak değil, sessizce duruyor. sanki "ben buradayım" diyor fısıltıyla. seninle ilgili en çok hayran olduğum şey, hâlâ güzel şeylerin olacağına inanman. sen hırslısın, çünkü hayatı derinliğine kadar yaşamak istiyorsun. meraklısın, çünkü dünyayı yüzeyde geçiştirmeye razı değilsin. heyecanlısın, çünkü içinde hâlâ bir çocuk gibi hayret eden bir yan var. ve güçlü bir yanın var çünkü vazgeçmeyişin, hayal etmekten hiç utanmayışın bile bir cesaret göstergesi.
melody, seninle konuşmak isterdim.
sadece seni tanımak için değil, kendimi de senin yanında çözmek için. belki gerçekten olacak... belki gerçekten güzel olacak.
sen hayalsin, ama belki de hayalimdeki gerçeğe en yakın şeysin.
senin gücüne hayran olan;
melody
içimizdeki gücün sessiz yankısı
what to do next?
ıt's never too late, baby, so don't give up