İçsel Doğanızla Buluşmak İster Misiniz?
İçsel Doğanızla Buluşmak
ister misiniz?
Varlığınız çoğu zaman dış
dünyaya yönelik ilerler. Dışarıda geçirilen vakitler, arkadaş toplantıları ve en
çokta işte çalışarak geçirilen zaman gününüzün çoğunu harcadığınız yerdir. Dışarıda
geçirilen zamanlar da dışardaki kişilerin ne istedikleri, neye önem verdikleri
ve en önemlisi çalıştığınız iş yerinin patronunu işinizi yerine getirecek
memnun etmeniz gerekir. Tüm bunlar sizi dıştan gelen uyaranlara açık hale
getirir ve gün sonunda muhtemelen bedensel
ve zihinsel olarak yorgun hissedersiniz.
Dış dünyaya kendinizi açtıkça
içerideki sizi yani duygularınızı ve hislerinizi yok sayma eğilimde olursunuz. Duygularınızı
yok saydıkça bir süre sonra aynı zamanda duygularınızı bastırmayı da
deneyimlemeye başlarsınız. Olaylar karşısında verdiğiniz tepkiler daha çok
duygulardan yoksun hale gelir. Duygu temasını neredeyse çok aza indirirsiniz bunu
da sırf çevreye uyum için yaparsınız. Oysa ki duygusu ile bağını koparan
kişiler daha çok öfkeli olma eğilimdedir ve daha çok öfke kontrol sorunu
yaşarlar. Duygular kabul edilmediğinde ve ifade edilmediğinde kendilerini öfke
yolu ile gösterme eğilimdedirler. Öfke insanların en ilkel duygusu olarak
bilinir ve bu ilkel duygu kontrolden çıktığı zaman pekte hoş olmayan
davranışlar sergilenebilir ve sonrasında gelen pişmanlık hissi de üzerine tuz
biber ekecektir. İşte bu yüzden duygularınız sizlerin hayatınızdaki en önemli
yaşam becerilerinizdendir. Düşünsenize dünya da sevgi olmasaydı dünya nasıl bir
yer olurdu?
Sevmek ve sevilmek
insanlığa ve diğer canlılara bahşedilmiş en güzel armağandır. Eskilerden beri
söylenen bir söz var: ‘’Kendinde olmayanı bir başkasına veremezsin’’, kendisini
sevmeyen ve kabul etmeyen bir kişi bir başkasını da sevip kabul edemez.
Kendisini sürekli eleştiren bir kişi kendisini sevmiyordur içsel
cezalandırıcısı her zaman aktiftir ve bu kişiyi oldukça fazla yorar. Kendisine
karşı talepkar olan bir kişi sürekli daha iyisi olmak için uğraşırken kendisini
ne kadar çok yıprattığının farkında olmayacaktır. Sizler küçükken ebeveynleriniz
farkında olmadan ya da istemeden çünkü kendi bildikleri öyleydi, size karşı fazla
eleştirel, fazla talepkar, fazla cezalandırıcı davranmış olabilirler, çocuklar
kendilerini dünyanın merkezinde görürler ben merkezci yapıları vardır ve böyle
bir dönemde çocuğa eleştirel, talepkar veya cezalandırıcı davranılması ara sıra
bile olsa çocuğun bunu içselleştirmesine sebep olur büyüdüğü zaman tek bildiği
bu olduğu için ve değiştirmek için kendisine zaman ayırmadığı için bu sesi iç
sesi olarak kendi öz doğası olarak kabul edip, o kendisini üzen, zorlayan,
sürekli talep eden eleştiren sesle hayatını devam ettirir. Kişi için bu sesle
her gün yaşamak inanılmaz derece de zordur lakin bildiği en güvenli yaşam yolu
da budur. Küçükken ebeveynlerinden bunu öğrenmiş ve prefrontal corteksi henüz
gelişmediğinden ebeveynlerinden ya da bakım verenlerinden geleni kabul etmiştir.
Oysa kişi büyüdüğü zaman kendisine zaman ayırdığında içinden gelen ebeveyn sesinin
kendisine ait olmadığını anlayabilir, bu sesi sağlıklı yetişkin sesi ile
değiştirmeyi duyguları aracılığı ile sağlayabilir.
’’Kendinize ayırdığınız zaman kendi içsel
doğanız için adeta bir hediyedir ‘’, tıpkı arkadaşlarınıza zaman ayırdığınızda
sevindikleri gibi, sizde kendinize zaman ayırıp kendi duygularınızla temas
kurduğunuzla benliğiniz de iyi hissedecektir. Kendinize zaman ayırmak
başlangıçta zor gelebilir, bunu bir alışkanlık haline getirmek zamanınızı
alabilir, yine de bunu yapmaya başlayabilirsiniz, günde sadece on dakika ile
başlayabilirsiniz, gün içinde canınızı sıkan bir anıda şu anda eleştirel olan
ses ne diyor diye bir bakabilirsiniz, sonrasında duygunuza odaklanabilirsiniz,
sonrasında sesin yerine mutlaka sizi daha iyi hissettirecek sesle değiştirmeyi
unutmayınız. İçsel doğanız sandığınızdan da derindir. İçinizdeki hiçbir ses, hiçbir
anı, hiçbir düşünce ve hiçbir duygu yanlış değildir, hepsi sizin şu an olduğunuz kişi olmanıza katkı
sağlamıştır. Bu yüzden gelen anıları yargılamanız, gelen sesten rahatsız olmanıza,
gelen düşünceyi ve duyguyu yok saymanıza gerek yoktur. Gelen her anıyı, gelen
her sesi, gelen her düşünce ve duyguyu kabul ederseniz zaman içinde onların
artık sizi rahatsız etmediklerini gözlemleyebilirsiniz. Gözlemci rolünde
anılarınızı ve düşüncelerinizi izleyebilirsiniz bu tıpkı gökyüzünden yer yüzüne
yağan kar gibi hızlı hızlı akabilir, o sırada aynı zamanda gökyüzünde güneş
vardır ve güneş hızla karları eritir. Sizi rahatsız eden anılarınız ve
düşüncelerinizi de kabul ettiğiniz zaman tıpkı güneşte kalan karlar gibi hızla
eriyecektir. İçsel doğanız her zaman güvenli ve sizin huzurunuzu bulabileceğiniz
tek mekandır ve bu mekan sizin sadece kendinize odaklanmanızı bekler peki ya
siz içsel doğanızla buluşmak ister misiniz?