Doğanın Psikolojisi
Hep insanların penceresinden bakılıyor doğaya ve insanın bozulan çevre şartlarıyla birlikte bozulan psikolojisinden bahsediliyor. Doğaya yabancılaşma körüklüyor bozulan psikolojileri. Kangrene çeviriyor.
Burası ormandı, suydu, denizdi diyen birisi de çıkmıyor. Günlük hatta anlık çıkarlar, kar marjları üzerinden değerlendiriliyor her şey.
E peki ey insan, ben olmasam ayakların nereye basacak ve ne için höykürerek savaş çığlıkları atacaksın. Nerede nefes alacak, ferahlayacak ve nere de karnını doyuracak bir şeyler bulacaksın.
Şarıl şarıl çağıldayan sularım kirlenir, kurur yok olursa nerede susuzluğunu gidereceksin.
Nerede âşık olup şarkılar söyleyecek, dans edeceksin. Mehtaplı gecelerde gökyüzünün büyülü atmosferiyle kendinden geçeceksin.
Bak okyanuslarım soluk alıp veremez oldu. Kirlendi suları. Balinalar, yunuslar daha niceleri bu kirli sularda karaya vurdular. Belki de bizim bilmediğimiz, belki de görmek, anlamak istemediğimiz bir biçimde dünyanın yok oluşunu protesto için toplu intiharlara kalkıştılar. Ve bu gidişle intihar etmeye de devam edecekler gibi görünüyor.
Görmez misin esip duran rüzgarlarımı, akıp duran sularımı, beni yirmi dört saat ısıtan güneşimi? Bu sonsuz enerji kaynaklarımı bırakıp bağrımı deşiyor içimdeki katran karası zehrimi toprağın üstüne çıkarıyor, havayı, suyu, ormanları, denizleri kirletiyorsun.
Benim ölümüm senin yok oluşundur ey insan, bilesin!
Günü kurtarmak, karını katlamak seni bugün avantajlı kılar lakin devam eden neslin ne yapacak üzerimde yaşanacak tek bir yer kalmayınca.
Ben üzülüyorum bu vahşetengiz manzaralara ve sana anlayabileceğin dilde mesajlar veriyorum aslında. Bak benim de senin yaşayıp yaşattığın bu vahşetlerden dolayı dengem bozuldu diyorum.
Duymuyorsun, anlamıyorsun, kulaklarını tıkıyorsun.
Buzullarım eriyor, buzdağlarım sökülüp gidiyor yokluğa doğru. Rüzgarlarımın, okyanus akıntılarımın yönü değişti. Atmosferim o eski atmosfer değil artık. Kalbura çevirdin ozon tabakasını. Daha bir mora döndü ultraviyole ışınları. Güneşe kalkan olamıyor artık mavisini kaybeden ozon. Üzerimdeki ısınma saldığın zehirli gazlarla oluşan sera etkisiyle kontrolsüzce devam ediyor görmüyor musun?
Önce sen elindeki baltanla kesiyor, yıkıyor, buduyor, yakıyordun ormanlarımı. Artık kendiliğinden tutuşur oldular. Yanıyor ormanlarım ey insan, bağrım yanıyor görmüyor musun? Bu gidişle fotosentez yapan bir küçük yeşil yaprağa muhtaç kalacağız sonunda.
İçimde saklı katran karası fosil yakıtlarımı terk ederek başlayabilirsin işe.
Çok geç olmadan duruma el koymalısın.
Bilmez misin ben nice çağlar, nice devirler geçirdim. Kaç kez dondum, çözüldüm, yandım kavruldum ve en sonunda senin de yaşayabileceğin bu en ideal formuma kavuştum. Lakin görüyorum ki sen bu hazinenin kıymetini bilmiyorsun, daha doğrusu bilmezlikten geliyorsun.
Unutma benim tökezlemem senin felaketin demektir.
Ve hayretle görüyorum ki senin kadar kendini yok etmeye bu kadar susuz başka bir mahluk yok. Üstelik sadece kendi geleceğini karartmakla kalmıyor başka canlıların hayatıyla da oynuyorsun. Senden başka canlıların da bu dünyada en az senin kadar yaşama hakkı olduğunu görmezden geliyorsun.
Bak başka esiyor rüzgarlarım, artık kasırga, hortum oluyor deli deli vuruyorum dağı taşı. Bir yanım yanıp kavrulurken diğer yanım derya deniz, insanlar çaresiz.
Yani benim ayarlarımı sen bozdun ey insan, sen!
Açık itirafımdır ki benim psikolojim düzelmeden seninki asla düzelmeyecek. Çünkü huzur mekâna bağlıdır. Mekân da dünyadır, yaşadığın çevredir.
Ben bunun gibi daha nice aşamalardan geçtim. Benim jeolojik çağlarımı iyi oku. Demem o ki ben senin yarattığın bu cehennemden de silkinip ayağa kalkarım lakin korkarım bu defa dünyada sen olmayabilirsin ey insan!
Ve hiç kuşkusuz ben yani dünya senin olmadığın bir çağda daha mutlu ve huzurlu bir gezegen olurum.
Ne söylesek boşa gider lakin biz yine de sağır sultanların kulağına haykıralım derdimizi haykırabildiğimiz kadar.
Psikolojim senin yüzünden çok bozuk ey insan, çok!
19.07.2023