ÇEKİNİK KARAKTERLİ ŞİZOFRENİ ANLAMAK
Henüz 16 yaşındasın ve
yalnız kalmak isteğin artıyor, herkes seni toplum içine çağırırken sen yalnız
odanda hayaller kurmak istiyorsun. Kimi zaman Yeşilçam film aktörü oluyorsun
kimi zaman sevdiğine hislerini o karşındaymışçasına anlatıyorsun. Kimse içini bilmiyor
ancak sen kendine dahi karşı koyamıyorsun.
Yaşın 19 ve artık yalnız
yaşama isteğin artıyor, ailenle tanışmasını istediğin ancak tanıştıramadığın
bir arkadaşın var, onun adı da var kendi de. Bazen sesini duyuyorlar yan odadan
ve gelip soruyorlar; “bize mi seslendin.” diye. Kimi zaman yalan söyleyip “yok
konuşmuyordum” diyorsun. Kimi zamansa “bir şeyler mırıldanıyordum” diyorsun.
Yaşın 21 ve herkes senin
çok farklı biri olduğunu fark ediyor, ailen seni uyarıyor kendi kendine konuşma
diye ama sen, sana gelen seslerle mutlusun. Derdini tasanı, düşüncelerini
fikirlerini, eleştirilerini övgülerini ona anlatıyorsun. Çoğu kararı beraber
alıyorsunuz. Hatta bazen sen istemesen de o sana uyarılarda bulunuyor.
“bu adama yaklaşma çok tehlikeli” “sakın oraya gitme
tuzak var” “karşındaki yalancının teki”
Sen ona inanmak
istiyorsun çünkü seni en çok tanıyan o.
Ve bir gün ailen seni
doktora götürmeye ikna ediyor, önceleri sana ilginç geliyor, hiçbir şeyin
yoktur hâlbuki; ama ısrarlara dayanamayıp gidiyorsun. İlaçlar veriliyor,
tahliller falan…
Artık arkadaşının sesi
çok derinden geliyor, hatta hiç gelmiyor bile bazı zamanlar. Bir uyku çöküyor
olur olmaz zamanlarda üstüne ve uyanınca da sürekli yorgun hissediyorsun.
İlaçlar mideni bulandırıyor, sana ilaçlar hakkında fikir verecek arkadaşını
arıyor kulakların, sesi yok, hissi yok…
Hasta olmadığın düşüncesi
ağır basıyor, ilaçları dilinin altında gizleyip saklıyorsun, uygun fırsat
olunca da saksıya, balkondan aşağıya, lavaboya seni kurtarabilecek herhangi bir
yere atıyorsun… Fark edilince de tekrar içmek zorunda kalıyorsun…
Evet; senin mücadelen uzun ve zorlu… Tüm bu süreçler değil de sana öcü gibi bakan gözler korkutuyor seni, halbuki seni saldırgan yapan yine onların o gözleri değil miydi?
Yürümek istiyorsun,
kilometrelerce… Rüzgar göğsüne vura vura, seni hayallerden alıp hayallere
bırakana kadar… Yürümek istiyorsun sonsuz durağa yetişene; yani ölene kadar…